Velilere Açık Mektup

Velilere Açık Mektup

Velilere Açık Mektup

Tülay Özer

Çocuk büyütmek ile çocuk yetiştirmek arasındaki fark, çocuk toplum içerisine girdiği zaman anlaşılır. Genel olarak çocuklar, yaşadıklarını yansıtırlar.
Yalan söylemeyi, iki yüzlü olmayı, kavga etmeyi, tembelliği ve verdikleri sözü tutmamayı ailede öğrenirler.
Çocuklar, bunların aksine dürüst olmayı, ilkeli yaşamayı, çalışkanlığı, erdemi ve savaşçı olmayı da ailede öğrenir.
Kısacası, çocuklar, ailede yaşadıkları olaylarla değer sistemlerini, kişilik ve karakter özelliklerini yapılandırmaya çalışırlar. Bu süreçte değişmeyen tek şey, eğitim adına ne öğretilirse öğretilsin, çocuklar kulaklarıyla değil, gözleriyle eğitildiği gerçeğidir.

Çocuk, anne-babanın varlığını hissetmeli, fakat anne-babaya güvenip asla eylemde bulunmamayı öğrenmelidir.

Bu konuda yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.

Tanıdığım bir ailenin 40 yaşına gelen oğlu, kredi kartı borcu yüzünden aileyi zor durumda bırakmıştı. Emekli olan anne-baba çocuklarının kredi borcunu güç bela ödemişlerdi. Bu süreçte çok üzülen anne-baba, çocuklarıyla konuşmamı istediler. Onları kıramadım. Olumsuz davranışı ve sonuçlarını ailenin evladı ile paylaştım. Bu süreçte beklenmeyen bir durumla karşılaştım.

Ailenin oğlu, bana:
Anne benim, babam benim. öderlerse biricik oğullarının kredi borcunu ödüyorlar. Size ne oluyor? Diye bana sordu. Ben cevap vermedim.

Aramızda geçen konuşmayı, anne-babaya açtım ve nerede hata yaptıklarını sordum. Anne: Oğlumuz çekirdek yerdi, kabuklarını biz toplardık. Tuvalete gider, sifona basmaz, biz sifona basardık. Hep arkasından topladık ve yaptığı olumsuz şeylerin faturasını ödemedi, dediler.
Bu evlat, 40 yaşına geldiği halde, halen daha yaşamıyla ilgili en ufak bir sorumluluk almamaya devam ediyordu.

Çocuklarınıza başarıyı tattırın.

Çocuklar emekleme aşamasında, merdivenleri çıkarken, anne-baba kaygıya kapılır ve çocuğun belinden tutup, merdivenleri çıkarır. Bu aşamada çocuk, bağımlılığı, desteği ve sorumluluk almamayı öğrenir. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar, kozasından çıkmak için çaba sarfeden kelebeğe benzer.

İki arkadaş, yolda giderken kozasından çıkmaya çalışan bir kelebek görürler. Lifleri kopararak, kelebeğin çıkmasını kolaylaştırırlar. Kelebek bir iki çırpınmadan sonra yere düşer ve ölür. Kelebeğin bu hazin yaşam hikâyesinin nedeni incelendiğinde; kozadan çıkarken lifleri koparmaya çalışan kelebeğin kanatları güçlenmektedir. Kanatları güçlenen kelebek, uçma becerisine sahip olmaktadır.

Acaba, çocuklarımıza yardım ederken, onların uçma becerilerini mi yok ediyoruz?

Demokratik aile olun. Aileler; mükemmeliyetçi, otoriter, tutarsız ya da demokratik aile profilinde davranış sergiler. Mükemmeliyetçi aileler, sıfır hata çocuk yetiştirmeye çalışırken, sorunlu bir çocuğu topluma kazandırırlar. Tutarsız aile, tutarsız davranışları ile iyiyi, kötüden, doğruyu eğriden ayırt edemeyen bir çocuk yetiştirmiş olur. Otoriter aileler, kaygılı, korkak, çekingen ve özgüveni gelişemeyen bir çocukla başetmek zorunda kalabilir.

En uygunu demokratik ailedir. Demokratik ailelerde yetişen çocuklar, korku kültürü ile yetişmediklerinden dolayı, herşeyi konuşup tartışabilirler. Açık yüreklilikle sorunlarını anlatıp, aile bireylerinden destek alabilirler. Kuralları içselleştirdikleri için, kalıplanmış insan davranışı sergilemezler.

Çocuklarınıza rol model olun.

Ailelerin, en çok şikâyet ettikleri konuların başında, ders çalışmama, kitap okumama ve akademik başarının düşük olmasıyla ilgidir. Ailede; anne-baba, ağabey, abla, hatta ailede onlarla birlikte yaşayan hala ya da teyze kitap okumuyorsa, eğitimli davranışlar sergilemiyorsa, akademik beklentiler sekteye uğrar. Çocuklara iyi rol model olmanın en kolay yolu, birlikte okunan ve tartışılan kitaplardır. Aile içerisinde, kitaplar üzerine yapılan sohbetlerdir. Çocuğa, sen git odanda derse çalış, biz annenle
dizi izleyeceğiz diyorsanız ve bu çocuktan da, akademik başarı bekliyorsanız, büyük bir yanılgı içerisindeniz demektir.

Evde çocuğa uygun ders çalışma ortamı yaratmak, çocuğun programına uygun olarak misafir kabul etmek ve aile programını buna göre düzenlemek, sağlıklı bir aile davranışıdır.

Çocuklar, etik değerleri, anne-babalarından taklit ederek öğrenir.

Çocuklar, anne-babalarını izler ve çoğu zaman taklit ederler. Annesiyle birlikte çanta almaya giden çocuk, annesinin satıcı ile yaptığı konuşmayı izler ve sosyalleşme sürecini geliştirmeye çalışır. Anne, satıcıya: Çanta kaç tl? Diye sorar. Satıcı: 60 tl. cevabını verir. Anne: Fiş almazsak, kaç tl olur? Diye sorar. Satıcı: O zaman 45 tl olur cevabını verir. Anne, 60 liralık çantayı 45 liraya almanın mutluluğunu yaşarken, çocuk da, devlete vergi kaçırarak nasıl zarar verileceğinin inceliklerini keşfetmiş olur.

Çocuklara sınırlarını öğretin.

Çocukların en fazla kazanması gereken kuralların başında sınırlar vardır. Çocuk, kendi sınırlarını ve başkalarının sınırını, kendi özgürlüklerini ve başkalarının özgürlüklerini ailede öğrenmiş olması gerekir. Toplum içerisinde uyulması gereken kuralları ve nedenlerini, bu kuralların gerekçelerini, olası sonuçlarını öğrenmesi, sosyalleşmesi açısından da önemlidir.

Açıkgöz çocuk yetiştirmeyin.

Kültürümüzde açıkgöz olmak, açıkgöz davranmak, onaylanan ve kabul gören bir davranıştır. Açıkgöz kavramı; uyanık davranarak çıkar sağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen, cingöz, uyanık, kurnaz kimse şeklinde tanımlanmaktadır. Çocuklarımızı açıkgöz yetiştirdiğimizde, toplumda sorunlu bir insan da yetiştirmiş oluruz. Bu sebeple, çocuklarımızın açıkgöz davranışlarını onaylamak yerine, kişi haklarını empatik düşünmeyi, sorun çözmeyi, kişisel hak ve sorumluluklarını bilmeyi, öğretmemiz gerekir.

Çocuklarınızı kıyaslamayın.

Çocukları, diğer çocuklarla kıyaslamak, geleceğin sorunlu bireylerini yetiştirmek demektir. Çocukları kıyaslamak yerine, bireysel farklılıkları ve özyeterliklerinin farkına varan, güçlü yönlerini daha güçlendiren, zayıf yönlerini geliştirmeye çalışan, fırsatlardan faydalanmasını bilen, engelleri aşmada bilgi ve enerji sahibi olan çocuklar yetiştirmek önemlidir. Sürekli kıyaslanan çocuklar, kendilerini değersiz ve önemsiz olarak algılamaya başladıklarında, pek çok sorunda ortaya çıkmaya başlar.

Tutarlı olun.

Eşler, bir olay karşısında tutarlı davranmalıdır. Matematik dersinden başarısız olan bir çocukla ilgili olarak odamı ziyarete gelen anne-babayla sohbet ettik. Daha sonra, sorunun ne olduğunu sordum. Baba: Çocuğumuzda matematik dersine karşı bir önyargı var. Özel ders aldırmamıza rağmen, çocuk sınavlarda 10 ya da 20’den daha fazla not alamıyor. Dedi. Nedenlerini sorduğumda, baba: Bizde anlayamadık, sizden yardım almaya geldik. Cevabını verdi. Bu konuşmaları sessizce dinleyen anne: Hocam, ben kocamın ortaokul ve lise karnesini gördüm. Derslerinin hepsi zayıf. Matematik ise en zayıf olan dersi. Muhtemelen çocuk buna çekti. Dedi. O andan itibaren karşılıklı suçlamalar ve kavga başladı. Sonra odamı terkedip gittiler. Sonra ne oldu, bilmiyorum. Çocuklarının matematik başarısızlığı için danışmaya gelen, sonra da birbirinin genetik özelliklerine saldıran bu ailenin, tutarsız davranışları arasında yetişen çocuğun yaşayabileceği travmayı düşünmek dahi istemiyorum.

Çocuklarınıza öğrenilmiş çaresizlik yaratmayın.

Çocuklarınız, öğrenilmiş çaresizlik yaşayabilir. Öğrenilmiş çaresizlik ailede başlar, çevrede gelişir ve okulda da pekişir. Bir bilişsel öğeyi öğrenme, bir psikomotor davranışı yapamayacağını kendisine kabul ettiren her çocuk, öğrenilmiş çaresizlik yaşar. Akademik başarı düşer ve disiplin dışı davranışlar görülmeye başlar. Çocukların başarısızlıklarını abartmayın. Nedenlerini öğrenmeye çalışın. Önkoşullu öğrenmeleri kontrol edin. Ayrıca, çocuğunuzun gelişimi ile öğrenme arasındaki pozitif yönlü ilişkiyi göz önünde tutun.

Önkoşullu sevgiyi yok edin.

Anne-babalar, çocuklarına genellikle şu sözleri sıklıkla söylerler. Seni çok seviyoruz. Çünkü sen çok akıllısın. Çünkü, sen çok çalışkansın. Çünkü, sen çok başarılısın… Bu sözlerle, çocuğa şu mesajı da vermiş olurlar. Seni sevmek için bu gerekçeler olmasa, sevgimizde olmaz aslında… Çocuk, derste başarısız olduğunda sevgiyi ve ilgiyi yitireceğini düşünür. Bu tür konuşmalar yerine çocuğa önkoşulsuz sevgi mesajları vermek yerinde olur. Seni seviyoruz. Seni her halinle, herşeyinle seviyoruz. Hayatımıza pek çok renk girdi ve en güzel renk sensin. İyi ki varsın…

Çocuğunuza güvenin.

Eğer sorunlu çocuk yetiştirmek istiyorsanız, ona güvenmediğinizi sık sık söyleyin ve onun yaptığı herşeyi kontrol edin ve denetleyin. Sorunlu çocuk yetiştirmenin yolu, onlara güvenmediğini göstermek ve onlara bu gerçeği kabul ettirmektir. Onlara yalan söyleme yerine, doğruyu söyle, demek en iyi iletişim biçimidir.

Çocuklarınızı ödül-ceza ile yetiştirmeyin.

Ödül algoritmik işlerde etkili olurken, öğrenmeye ve yaratıcı zekâya dayalı işlerde aynı etkiye sahip değildir. Ödül, çocuğunuzun öğrenme sürecini vazifeye dönüştürür. Oysa öğrenme süreci, oyun olarak algılandığı zaman çocuğunuzun başarısı artar. Saatlerce bilgisayarda oynayan bir çocuk, 20 dakikalık bir ödevi bilgisayarda yaparken sıkılıyorsa, vazife olarak algılamış demektir. Ceza, geçici bir etkiye sahip gibi görünse de, çocuklarda etik sorunlar yaratabilir.

Kranosları, kariosa dönüştürün.

Kranos saatteki zaman dilimi, karios ise, hissedilen zaman dilimidir. Çocuklarınızla uzun süre konuşmak, uzun zaman harcamak etkili değildir. Önemli olan süresi kısa da olsa, kariosu, yani paylaşılan zaman dilimini, etkili zaman dilimini artırmak gerekir.

Çocuklarınızı rekabet ettirmeyin.

Rekabetin, kazananı ve kaybedeni vardır. 30 kişilik bir sınıfta, 1., 2. ve 3. varsa, 27 öğrenci de kaybedenler kümesinde yer alır. 3 kazananın 27 kaybedenin olduğu bir süreçte, başarıdan söz edilemez. Bu sebeple, çocuklarınızı başkalarıyla rekabet ettirmeyin. Çocuklarınızın özyeterliklerini geliştirmesini ve kendilerine hedef koyarak, hedefe odaklaşmalarını sağlamak gerekir.

Çocuklarınızın hatalarını genellemeyin.

İyi ya da kötü olan çocuğunuz değil, davranışlarıdır. Çocuğunuzun davranışlarını analiz ederken, kişiliklerini değil, olumsuz davranışlarını tanımlayın. Olumsuz davranışlarını analiz etmelerini, nedenlerini ve sonuçlarını irdelemelerini sağlayın.
Çocuklarınızı anlamaya çalışın, dinleyin. Çocuklarınızı dinlerken yorum yapmayın. Onların anlattıkları mesajları doğru anladığınızla ilgili dönütler verin. Kendinizden örnekler vererek, çocuklarınızı ezmeye çalışmayın.

Çocuklarınızın içten denetimli olmalarını sağlayın.

Çocuklarınızın içten ya da dıştan denetimli olmasına neden olan faktörler, ailelerden kaynaklanır. Çocuğunuz kolunu masaya çarptığında, masayı dövüyorsanız, çocuğunuzu dıştan denetimli yaparsınız. Çocuğunuz, kolunu masaya çarptığında; dikkatsiz olduğu için çarptığını, dikkat etseydi bu sorunu yaşamayacağını düşünmesini sağlamak, içten denetimli olmasında etkili bir yöntemdir.

Çocuklarınızı kalıplanmış değil, gelişmiş insan olarak yetiştirin.

Çocuklarınızın özü ile bilinç düzeyi arasındaki ilişki düzeyi arttıkça, gelişmiş insan, azaldıkça kalıplanmış insan tipi ortaya çıkar. Gelişmiş insan tipine sahip olan çocukların otokontrolleri daha fazla olur. Kalıplanmış çocuklar, dış dünya, toplum ve otoritenin baskısı altında tepki verir.

Çocuklarınızın cinsellikle ilgili sorularını cevaplayın.

Onlara gerçek dışı olaylar anlatıp, örnekler vermeyin. Çocuklarınıza biyoloji bilginizi de kullanarak, cinsellikle ilgili merak ettikleri soruları cevaplayın. Unutmayınız ki, çocuklarınıza siz sağlıklı cinsel bilgi vermezseniz, onlar kontrolsüz bir şekilde öğrenmeye çalışabilir.

Çocuklarınızın hedonist olmasını engelleyin.

Çocuklar hazza odaklaşmaya başladıkça, her istediklerini elde ettikçe, doyumsuz olurlar. Çocuklarınızın kendilerine sınır koymaya, küçük şeylerle de mutlu olmaya, kendilerini kontrol etmeye alıştırmanız gerekir.

Çocuklarınıza nasihat etmeyin, yaşantı sunun.

Çocuklarınıza nasihat ettikçe tepki ile karşılaşırsınız. Çocuklar, nasihat almaktan hoşlanmazlar. Özelliklede toplum içerisinde yapılan nasihatler, kendileri açısından itici gelir. Onlara bol miktarda yaşantı sunun. Bu yaşantılar; örnek olaylar, anektotlar, gazete, tv haberleri ve öyküler olabilir. Yapılandırmacı anlayışla, çıkarımda bulunmalarını sağlayınız.

Çocuklarınıza hayır demeyi öğretin.

Hayır demeyi, öncelikle çocuklarınıza siz gösterin. Çocuk, hayatında her istediğini elde edemeyeceğini, her istenen talebi karşılayamayacağını, özgürlüğünü ve kişisel alanını korumak için hayır demesi gerektiğini öğrenmesi gerekir.
Çocuklarınızın duygusal zekâsını geliştirin. Çocuklarınızın IQ’suna yaptığınız yatırım kadar EQ’suna yatırım yapmazsanız, gelecekte çok iyi bilen ancak, robot gibi olan, empatik düşünemeyen, duygularını, öfkesini kontrol edemeyen çocuklar yetiştirmiş olursunuz.

Sonuç olarak, çocuklarınız ailede, sokakta, sosyal çevrede ve okulda eğitilir ve hayata hazırlanır. Ailede verilen eğitim ne kadar güçlü olursa, sağlam bir kişilik ve karakter ortaya çıkar. İd, ne kadar etkilerse etkilesin, ego ve süperego kontrol mekanizmalarını geliştirir. Çocuğunuz etkilenen değil, etkileyen, vagon değil, lokomotif olur. Onlara zaman ayırın. Aksi taktirde, zaman çocuklarınızı sizden ayırır.

Prof. Dr. NECATİ CEMALOĞLU 


Aktarı - Yorum
[Yazar]