0 - 6 Yaş Çocuğunun Zihinsel Gelişimi

0 - 6 Yaş Çocuğunun Zihinsel Gelişimi

0 - 6 Yaş Çocuğunun Zihinsel Gelişimi

Tülay Özer

Tülay Özer

Zihinsel Gelişim, çevremizdeki dünya ile etkileşimi ve onu anlamayı sağlayan “bilgi”nin kazanılıp kullanılmasına yardım eden, gözlemlenemeyen tüm süreçleri içerir. Bu süreçler: Algılama, kavram oluşturma, dili kazanma, hafızaya yerleştirme, hatırlama, düşünme ve problem çözme olup, bu süteçler zihinsel gelişimin alanlarıdır(Fişek ve Yıldırım,1993).

Zihinsel gelişim diğer gelişim alanlarıyla da ilgilidir. Özellikle duygu, motivasyon ve kişilik özellikleri zihinsel gelişimi etkiler. Mesela çok kaygılı olan, kendine fazla güvenmeyen ve başarısızlıktan korkan bir çocuk, benzer zihinsel olgunluk düzeyinde fakat göreli olarak daha az kaygılı olan çocuğa oranla, problem çözmede zorluk çekebilir( Fişek ve Yıldırım,1993).

Sosyo-ekonomik düzey ve bireysel farklılıklar zihinsel gelişimi etkilerken, cinsiyet farkları için aynı durum söz konusu değildir.

Şimdi sizlere doğumdan 2 yaşa kadar süren bebeklik dönemindeki zihinsel gelişimden bahsedeceğim. Bebekler ilk iki yıl boyunca dış dünyayı duyuları ve hareketleriyle tanırlar. Yenidoğanlar gelişen motor hareketleri ve duyuları yoluyla kendileri ve dünya hakkında bilgilenirler. Bu dönemde bebekler, dış dünya ile yoğun bir etkileşime girerler ve duyu organları yoluyla aldıkları bilgileri düzenlerler. Ayrıca bu dönemde bebekler,nesne sürekliliğini kazanırlar ve nedenselliği anlamaya başlarlar. Nesne süreklliği, bebeğin görüş alanının dışında olan herhangi bir kişinin veya nesnenin varlığını sürdürdüğünü (var olmaya devam ettiğini) bebeğin kavramasıdır. Bu kavram, çocukların diğer nesne ve insanlardan ayrı, bağımsız olarak var olduklarının farkına varmaları açısından önemlidir. Ayrıca nesne sürekliliği, anne odadan ayrıldığında, bebeğin onun var olmaya devam ettiğini ve geri döneceğini bilerek kendini güvende hissetmesini sağlar. Zamanı, uzayı ve nesnelerle dolu bir dünyayı anlamak için önemli bir kavramdır. Bebeklerin bu dönemdeki bir diğer önemli kazanımları da, belirli olayların belirli bazı olaylara sebep olması anlamına gelen nedenselliktir. Böylece bebekler, hareketleri ve faaliyetleri sonucu bazı olayların ortaya çıkmasına sebep olduklarını veya olabilecelerini anlamaya başlarlar Mesela elektrik düğmesiyel oynarlar, ışığı açıp kapatırlar ve ışığın yanıp sönmesi hoşlarına gider.

Şimdi 0-2 yaş bebeğinin zihinsel gelişiminin nasıl ilerlediğine daha yakından bakalım. Bebeklik dönemindeki zihinsel gelişim 6 alt aşamadan oluşur. Her bir alt aşamaya baktığımızda dikkatimizin yoğunlaşacağı zihinsel kazanç, nesne sürekliliğinin bebeklik dönemi sonunda kazanılmış olmasıdır(Papalia & Wendoks,1992).

Doğumdan 1. Aya kadar:
Bebekler doğumdan birinci ayın sonuna kadar doğuştan getirdikleri reflekslerini yoğun bir şekilde kullanırlar ve bu refleksler üzerinde biraz kontrol geliştirirler. Duyularından gelen bilgiyi düzenleyemezler. Baktıkları objeyi yakalamazlar. Yeni doğan bebeklerin dudaklarına dokunulduğunda refleksif olarak emerler. Meme verilmese bile, bebek, meme ucunu bulmayı bir şekilde öğrenir ve aç olmasa da emer. İlk bir ay içinde nesne sürekliliği hiç yoktur ve bebek, herhangi bir nesnenin varlığını veya yokluğunu tahmin edemez, bilemez( Papalia & Wendoks,1992).

1. Aydan 4. Aya kadar:
Bu aylarda bebekler, emme davranışı gibi haz veren davranışları tekrar ederler. Bebeğin bütün davranışları kendi bedeninde odaklanır. Yeni doğanların ilk kazanılmış adaptasyonları, farklı objeleri farklı şekilde emmektir. Bir gün bebek parmağı ağzındayken parmağını emer. Bu hissi sever ve deneme yanılma yoluyla tekrar yapmayı dener. Bir kez parmağını emdi mi parmağını ağzına sokmak, orada tutmak ve emmeye devam etmek için kastı çaba gösterir. Parmağı memeyi emdiğinden farklı olarak emer ve böylelikle eylemleri uydurmayı veya bağdaştırmayı öğrenmiş olur. Bebekler bu aylarda duyu organları yoluyla gelen bilgileri düzenlemeye başlarlar. Mesela bir bebek, annesinin sesini duyduğunda, sese karşı yönelir ve sonunda bu sesin annesinden geldiğini keşfeder. Böylece dünyası anlam kazanmaya başlar. Nesne sürekliliği henüz yoktur. Bebek bu aylarda hareket eden bir nesneyi gözleriyle takip edebilir. Fakat herhangi bir nesne kaybolduğunda onu aramaz ama nesneyi son gördüğü noktaya hareketsiz, pasif bir şekilde baka(Papalia & Wendoks,1992).

4. Aydan 8. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda çevreleriyle daha çok ilgilenirler ve bebeklerde sebep sonuç ilişkilerini ayırma yeteneği görülmeye başlanır. Kendi bedeni dışındaki nesnelere yönelir ve hareketlerinin çevrede yarattığı sonuçlar üzerine dikkatini yoğunlaştırır. Hareketlerinin teme amacı, sonucu sürdürmektir. Mesela çıngırağın sesini duyabilmek amacıyla çıngırağı sallar. Fakat bebeğin davranışı tamamiyle hedef yönelimli değildir. Bir hedefe göre hareket etmeden önce bunu tesadüfen keşfetmesi gerekir. Bu aylarda bebeğe, bastırınca veya sallayınca ses çıkaran veya ipini çekince hareket edip ses çıkaran oyuncaklar vermek bebeğin hem zihinsel gelişimini, hem de kişilik gelişimini desteklemek açısından yararlıdır. Bu oyuncaklarla bebek, davranışlarıyla çevre üzerinde etkili olduğunu ve ancak kendisi bir harekette bulunursa belli bir sonuca ulaşacağını farkeder.( Papalia & Wendoks,1992 ve Yavuzer, 1995).

Ayrıca bu aylardaki bebekler, sabit duran nesneleri tüm duyularıyla incelerler. Dikkatlice bakıp nesneleri dinlerler ve nesneleri birçok kez elleri içinde döndürürler. Kol ve bacaklarıyla yapmayı başardıkları hareketlerle ilgili olarak, yetişkinlerin hareketlerini taklit edebilirler( Papalia & Wendoks,1992).

Nesne sürekliliiği bu aylarda gelişmeye başlar. Bebek yere düşürdüğü veya kendisinden saklanan bir nesnenin eğer herhangi bir kısmını görürse bu nesneyi arar. Yani bir bölümü saklanmış bir nesneyi arar. Eğer nesne tamamiyle saklanmışsa, bebek sanki nesne artık yok olmuş gibi davranır ve arama davranışında bulunmaz.

8. Aydan 12. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda, geçmiş deneyimlerinden öğrendikleri yakalama, itme, vurma gibi davranışları yeni bir durumda kullanmak, hedefine ulaşmak için dener, değiştirir, düzenler ve uygun olanını bulmaya çalışır. Mesela bir yetişkin, bebeğin istediği bir nesneyi elinde tutar ve ona vermez. Bebek nesneye doğru yönelir, yakalamaya çalışır, yetişkinin elini iter veya eline vurur. Başka bir örnek ise bebeğin, odanın diğer tarafında bulunan bir oyuncağa ulaşmak için emeklemesidir. Böylece bebek, daha önceden öğrenmiş olduğu emekleme davranışını hedefine ulaşmak için kullanır.

Bu aylardaki bebeklerin hareketlri ve davranışları daha kasti ve maksatlıdır. Baktığı çıngırağı yakalamak için davranışta bulunur. Karmaşık bir dizi hareketi kasıtlı oarak sık sık tekrar etmekten hoşlanırlar. 9-10 aylık bir bebek, oyuncak kaplarını istif eder, tekerlekli oyuncakları zevkle ipinden çeker.

Nesne sürekliliği hızlı bir şekilde gelişmektedir. Oyuncağının saklandığı yeri görürse, oyuncağını burada arar. Eğer oyuncağının, saklandığı yerden başka bir yere konduğunu görürse, yine de ilk saklanılan yerde oyuncağını arayacaktır. Nesne sürekliliğinin geliştiği bu aylarda çeşitli oyuncakların saklanıp, bulunmasına yönelik oynanan oyunlar, bebeği hem zihinsel açıdan geliştirecek, hem de anne ve baba ile olumlu bir etkileşim içine girmesini sağlayıp eğlendirecektir(Papalia& Wendoks,1992).

12. Aydan 18. Aya kadar:
Bebekler bu aylarda hareketlerinin sonucunu merak ettikleri için hareketlerini kasıtlı olarak değiştirirler. Bu aylarda bebek bir nesnenin , bir olayın veya bir durumun yeni, alışılmamış olduğuna karar verebilmek amacıyla aktif olarak dünyasını araştırır, deneme ve yanılmalarla dünyasını keşfeder. Bu aylarda, yerden çeşitli oyuncaklar alıp atmak bebekler tarafından sıkça yapılan bir harekettir. Bebek, alıp atma davranışını farklı nesnelere uygulayarak sonuçlarını görmek ister.

Bebekler bu aylarda, şimdiye kadar deneme yanılma yoluyla çözdükleri problemlerde ilk kez kendilerine özgü bir tarz geliştirirler. Bebekler sadece daha önceki tepkilerini kullanmazlar, hedeflerine ulaştıracak en etkili yolu bulana kadar birçok yeni davranışta bulunurlar.

Nesne sürekliliği daha fazla gelişmiştir ve bebekler görüş alanlarından çıkan bir nesneyi ararlar. Oyuncaklarının nereye saklandığını görürlerse, doğru yerde oyuncalarını ararlar. Daha önceki aylarda olduğu gibi oyuncağın saklandığı ilk yeri değil, saklandığını gördüleri son yeri ararlar. Bebekler bu aylarda, halen daha görmedikleri bir hareketi hayal edemedikleri için, nereye saklandığını görmedikleri bir oyuncağı aramazlar.

Bu aylardki bebekler, kendileri çin yeni ve karmaşık olan hareketleri taklit edebilirler. Mesela, kitap açıp sayfa çevirmek gibi günlük yaşamda sık yapılan bir davranışı taklit etme çabası içine girebilirler. Bebeğin oyunlarında da ilerleme görülür. Çevresinde gördüğü birçok yeni hareketi taklit eder ve oyunlarında bu hareketlere yer verir (Papalia & Wendoks, 1992).

18. Aydan 24. Aya kadar:
Bu ayların en önemli özelliği bebeklerde düşünmenin başlamasıdır. Bebekler yaklaşık olarak 18.ay civarında sembollerle, simgelerle düşünebilmeyi başarırlar. Olayları artık zihinlerinde hayal edebilirler ve böylee herhangi bir olayı kabul etmeden önce o olay hakkında düşünebilirler. Artık, olayların sebeplerini, sonuçlarını, etkilerini az da olsa anlayabildikleri için, problem çözmede, zahmetli bir yol olan deneme yanılma yolunu kullanmazlar. Artık bebek, zihninden deneme yanılma yapar. Zihinsel semboller sayesinde aklıyla çözüm yollarını bulur, zihninden seçenekleri değerlendirir ve o anda kendisini amaçladığı sonuca götürecek yeni yollar keşfeder. Mesela, yüksekte duran oyuncağını alabilmek için üst üste koyduğu yastıkların üstüne çıkar ve oyuncağına ulaşmaya çalışır, veya kanepenin altına kaçan topunu dışarıya çekmek için oyuncak tırmığından yararlanır. Bu örnekler artık bebeklerin düşünebildiklerini, kendilerini çeşitli sonuçlara götürecek plan ve düşünceler geliştirebildiklerini göstermektedir.

Bu aylaraki zihinsel gelişim sayesinde bebek, dili bir iletişim aracı olarak daha anlamlı bir şekilde kullanır.

Etkilendikleri kişi yada nesne önlerinde olmasa da davranışlarını sonradan taklit edebilirler. Misafirliğe gelen yaramaz bir çocuğun davranışlarını misafirler gittikten sonra taklit edebilirler. Ayrıca, bebek bu aylarda, aile üyelerini de sık sık oyunlarında taklit eder.

Bu aylarda, nesne sürekliliği tamamen gelişmiştir. Bebek bir nesnenin bir yerden başka bir yere taşındığını görürse, nesneyi son saklanılan yerde arayacaktır. Ayrıca, saklandığını görmediği nesneler, oyuncaklar için de arama yapacaktır. Yani bebek, yastığın arkasına oyuncağın saklandığını görmese de oyuncağını ararken yastığın arkasına da bakacaktır(Papalia ,Wendoks,1992 & Steinberg, Belsky, Meyer,1991).

İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİNDEKİ ZİHİNSEL GELİŞİM:

Bebeklik dönemi, bebeğin nesne sürekliliğini kazandığını yaklaşık 24 ay civarında biter ve ardından 6 yaşına kadar sürecek olan ilk çocukluk dönemi denen okul öncesi dönme başlar. Bu dönem bebeklik döneminin öteinde önemli bir adımdır çünkü artık çocuk sadece hareketlerle, hissederek ve yaparak değil, sembollerle düşünür ve hareketlerine bunu yansıtarak öğrenir. Sembol: Kişinin bilinçli veya bilinçsizce anlam etfettiği zihinsel bir tasvirdir. Semboller; nesneler, olaylar, kişiler gerçekte önümüzde olmasa bile onlar hakkında düşünmemizi sağlar. En önemli sembol ve belki de düşünme için en önemli olanı ilk önce konuşulan ve sonra da yazılan kelimedir. Nesneler için semboller bilmek onlar hakkında düşünebilmeye, niteliklrini birleştirip onları hatırlamaya ve diğer insanlarla onlar hakkında konuşabilmeye yardım eder. Çocuklar 2 yaşından itibaren zihinsel sembolleri kullanarak şu anda var olmayan nesne, olay ve insanlar hakkında düşünebilirler. Sembolik düşünme gerçek anlamda 2 ve 6 yaş arasında gelişir ve ancak bu dönemde tam anlamıyla sembolik dşünmden bahsedilebilir(Papalia & Wendoks,1992).

İLK ÇOCUKLUK DÖNEMİNDEKİ DÜŞÜNME NASILDIR?

Bu dönemdeki düşünme, son çocukluktaki (7-11 yaş) düşünmeye kıyasla basit ve tam gelişmemiş bir düzeydedir. Henüz tam anlamıyla gerçek olanı hayal landan ayıramaz. Henüz düşünmesi tamamiyle mantıksl olmasa da, bir parça mantık içerir. Genel anlamda olaylar ve nesneler arasındaki temel işlevsel ilişkileri anlarlar. Mesela 3 yaşındaki bir çocuk ipi çektiğinde perdenin açılacağını ve elektrik düğmesine bastiğında ışığın yanacağını bilir. Henüz bir olayın başka bir olaya nasıl yol açtığını tamamiyle anlamasa bile, olaylar arasında bir bağlantı olduğunu fark eder.

Ayrıca, okul öncesi çocuğu, genel, bütün olanı hesaba katmadan bir ayrıntıdan veya bir parçadan başka bir ayrıntıya veya parçaya gider. Bu çeşit bir düşünme, okul öncesi çocuğun, gerçekte aralarında bir ilişki bulunmayan olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmasına neden olur. Mesela çocuk şöyle düşünür: “Kardeşim hakkında kötü düşüncelerim vardı. Kardeşim hastalandı. Bu yüzden kardeşimi hasta yapan benim.” Burada kötü düşünceler ve kardeşin hastalığı aynı zamanda ortaya çıkmıştır ve okul öncesi çocuğu kötü düşüncelerinin kardeşinin hastalığına sebep olduğuna mantıksız bir şekilde inanmıştır(Papalia & Wendoks,1992).

Şimdi de bu dönem çocuklarının daha büyük olanlaragöre zihinsel açıdan başka hangi alanlarda farklı olduğuna bakalım.

DİKKATİ ODAKLAMA

Okul öncesi dönemdeki çocuklar olayın sadece bir yönüne, görünüşüne dikkat ederler(odaklanırlar) ve geri kalanıyla ilgilenmezler ve sıklıkla mantıksız sonuçlara ulaşırlar. Olayın değişik yönlerine dikkatlerini kaydıramazlar. Ayrıca herhangi bir olayın aynı zamanda birkeç görünüşü, değişik yönleri olabileceğini düşünemezler. Henüz korunum prensibini anlayamazlar. Dolayısıyla herhangi bir nesnenin şeklinin değişmesinin etkisi altında kalırlar. Şimdi size tipik bir değişmezlik deneyinden bahsedeceğim. Bir çocuğa 2 benzer bardak gösterilir, her ikisi de kısa ve geniş olup, içlerinde aynı miktarda su vardır. Daha sonra çocuğun gözü önünde bardaklardan birindeki su uzun ve ince olan üçüncü bir bardağa boşaltılır. Çocuğa her iki bardakta da aynı miktarda su olup olmadığı veya birinin daha fazla su içerip içermediği sorulur.Çocuk uzun bardağın daha fazla su içerdiğini söyler. Neden böyle olduğu sorulduğunda ise bardağın yüksekliğini gösterir ve “Bu daha büyük” der. Bu dönem çocukları yükseklik ve genişliği aynı anda dikkate alamazlar. Olayların sadece görünüşüne, bir yönüne dikkat ederler, odaklanırlar ve böylece ne olup bittiğini tam anlamıyla anlayamazlar. Mantıklarında hatalar vardır çünkü düşünceleri ne “gördüklerine” bağlıdır; eğer bir bardak daha büyük görünüyorsa, bu bardağın daha büyük olduğunu düşünürler(Papalia & Wendoks,1992).

TERSİNE ÇEVRİLEMEZLİK:

Bu dönem çocuğunun mantığı tersine çevrilemezlikle de sınırlıdır. Tersine çevrilemezlik, yapılan herhangi bir işlemin iki şekli olabileeğini anlamada başarısızlıktır. Yani yapılan bir işlemin tersine çevrilebileceğini, orijinal halini yeniden alabileceğini anlamada başarısızlık oluşumuna trsine çevrilemezlik denir. Az önceki örnekte çocuk uzun ve ince bardaktaki suyun kısa ve geniş bardağa tekrar boşaltılarak, suyun orijinal şeklini tekrar alabileceğini düşünebildiğinde her iki bardakta da eşit miktarda su olduğunu anlayabilir. Fakat bu dönem çocuğu bunu farkedemez (Papalia, Wendoks,1992 &Steinberg, Belsky, Meyer,1991).

BEN MERKEZCİLİK (EGOSANTRİZM):

Okul öncesi çocuğunun bir diğer özelliği de ben merkezciliktir(egosantrizm). Yani olayları bir başkasının bakış açısından(görüş açısından) görebilmede yetersizliktir. Okul öncesi çocukları farklı bakış açılarını hayal edemezler. Çocuk, karşısındaki bir kişinin bir nesneye, bir olaya kendi bulunduğu konumdan farklı bir noktadan bakabileceğini, farklı bakış açılarının, farklı algısal ve fikirsel sonuçları olabileceğini düşünemez. Çocuğun konuşma biçimi, ifadesi de ben merkezciliğinin etkisi altındadır. Mesela bir olayı anlatırlarken “o, ona, onunla vurdu” derken, karşısındaki kişinin “o” ların ne olduğunu bilmediğini düşünemez(Arık,1996).

Ben merkezcilik bencillik değildir, fakat çocuğun olayları kendine yönelik anlaması veya çocuğun olayları kendini merkeze koyarak anlamasıdır. Ben merkezcilik, ufak çocuğun sınırlı olan düşünme kapasitesinin temelini oluşturur. Ben merkezcilik, ayrıca dikkati odaklamanın bir çeşididir. Bu çocuklar kendi bakış açılarına o kadar çok odaklanmışlardır ki aynı anda bir başkasının bakış açısını anlayamazlar. 3 yaşındaki çocuklar, dünyayı ve kendi bedenlerini birbirinden ayırt edemeyen yeni doğanlar kadar ben merkezci değildirler. Fakat küçük çocuklar halen daha kendilerini dünyanın merkezinde görürler. Çocukların bu yetersizlikleri, onların gerçek olanla, kafalarında olup biteni birbirinden ayırmalarını engeller. Ayrıca sebep-sonuç ilişkisinde kafaları karışır. Mesela çocuk kız kardeşi hakkındaki kötü düşüncelerinin kız kardeşinin hastalanmasına sebep olduğunu düşündüğünde, ben merkezci bir şekilde düşünüyor demektir (Arık,1996 & Papalia, Wendoks,1992).

ANİMİZM:

İlk çocukluk döneminde görülen bir başka özellik de, cansız nesnelere canlılık atfetmek anlamına gelen animizm’dir. Mesela, 3 ve 4 yaşlarındaki çocuklar, güneşin, ayın, rüzgarın ve bulutların canlı olduğunu söylerler. Çünkü bütün bu nesnelerin kendi kendilerine hareket edbildiklerini görürler ve dolayısıyla kafaları karışır ve onların canlı olduklarını düşünürler. Ayrıca bu nesnelerin hepsi çocuktan çok uzaktadır. Fakat çocuklara, kaya, oyuncak bebek ve insan arasındaki fark sorulduğunda ise, çocukların insanın canlı, kayanın ise cansız olduğunu analdığı ortaya çıkar (Gelman, Spelke & Meck, 1983).

Çocuklar kendi kendine hareket edemediği için oyuncak bebeğin cansız olduğunu anlarlar fakat yine de sanki canlıymış gibi onunla konuşurlar ya da onunla ilgili olaylar, hikayeler anlatırlar.

3 yaşındaki çocuklar bile hayvanların kendiliğinden yokuş yukarı gidebileceklerini, hayvana benzeyen heykellerin, tekerlekli taşıtların ve sert, bükülmez nesnelerin ise gidemeyeceklerini kavrarlar. Bu yaş grubu çocukları, bu nesnelerin sırasıyla resimleri gösterildiğinde, hangilerinin canlı ve hangilerinin cansız olduğunu her zaman yanlışsız olarak söyleyemezler fakat çocukların çoğu hangilerinin canlı varlıkların yaptıklarını yapabileceğini ve hangilerinin ise yapamayacağını bilirler (Papalia & Wendoks, 1992).

SINIFLAMA YAPABİLME ÖZELLİĞİ:

Okul öncesi çocuklarının bir başka özelliği de çocukların 2 kritere göre (renk ve büyüklük) nesneleri sınıflama yapabilmeleridir. Çocuklarda sınıflama yapabilme özelliği yaklaşık olarak 2 yaşında başlar. Çocuklar 2,5 yaşından 5 yaşına kadar parçaları bir model, şekil veya desen oluşturmak amacıyla gruplarlar veya değişebilen bir kritere göre gruplarlar. Mesela kırmızı bir kareye mavi bir tane eklerler çünkü ikisi de karedir. Sonra gruba kırmızı bir üçgen eklerler çünkü üçgen, kırmızı kare gibi kırmızı renktedir.

Psikolog Ayşe Elif Yavuz

Ayşe Elif Yavuz Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp yüksek lisansı yaptı. İstanbul Üniversitesi nde Psikoloji üzerine doktora yapmaktadır. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.

 


Sizden Gelenler
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]