Otizm ve Tipik Özellikleri

Otizm ve Tipik Özellikleri

Otizm ve Tipik Özellikleri

Tülay Özer

Tülay Özer

Otizm ilk kez 1943 yılında Amerika’lı çocuk psikiyatristi Leo Kanner’in yayınladığı bir kitapta ‘Duygusal İlişkinin Otistik Bozuklukları’ olarak tanımlanmıştır. Kanner çevreden kendini soyutlamış, garip dil gelişimleri olan veya hiç konuşmayan bir grup çocuk üzerinde çalışmış ve bu çocuklardaki temel güçlüğün doğumdan itibaren başkaları ile normal ve uygun ilişkiler kuramama olduğunu saptamıştır. İnsanlarla ilişki kurmakta zorluk çekme, ilişki kurmaya yönelik kendiliğinden başlattığı davranışların sinirli olması, ayniliği koruma isteği, iyi bir hafıza, stereotipim davranışlar, ekolali gibi otizmin pek çok tipik özelliği o yıllarda Kanner tarafından belirlenmiştir. Ancak otizmin nedeni olarak bu çocukların anne babalarının soğuk ve mesafeli olduğu iddasini ortaya atmıştır. Bu iddiadan sonra 20 yıl süreyle anne babalar soğuk ve mesafeli olup çocuklarının otizmine neden olmakla suçlanmıştır. O tarihten bu yana otizmin kesin olarak nedeni bulunamamıştır. Fakat basta Amerika olmak üzere dünyada bu konudaki araştırmalar devam etmektedir. Üzerinde durulan nokta otizmin tek bir nedene bağlı olmadığı ve çok faktörlü bir nörolojik ayni zamanda genetik kökenli bir problem olduğudur. Otizmin görülme sıklığı 250 kişide 1’dir ve otizm erkek çocuklarında kız çocuklarına göre 4 kat daha fazla görülmektedir.

Otizmin Tipik Özellikleri:

Sosyal İlişkiler

Sosyal ilişkilerdeki problem otizmin temelini oluşturmaktadır. Otizmi olan çocuklar sosyal farkindalik geliştirmekte zorluk çekerler. Bu çocuklar göz kontağı kurmakta zorlanır ve diğer insanların duygu ve düşüncelerine karsı ilgisiz kalır. Otizmi olan çocuklar sosyal iletişimden haz almaz ve sosyal iletişimi sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanır. Ayrıca bu çocuklarda sosyal imajinasyon güçlüğü görülmektedir. Taklit becerileri kendilinden gelişmez, yaratıcı oyun oynamada, diğer insanların duygularını anlamada (sempati) zorluk çekerler.

İletişim Problemleri

Otizmi olan çocuklarda dil gelişimi ciddi derecede gecikmiş veya normalden farklı bir şekilde oluşmuş olabilir. Babildama ilk 6 ay içinde olabilir fakat sonra gerileyebilir. Konuşma gecikebilir veya hiç gelişmeyebilir. Konuşması gelişen çocuklarda dil kendilinden ve yaratıcı bir şekilde kullanılmayabilir. Artikülasyonlari iyi olabilir fakat çoğu zaman söylediklerine anlam yükleme güçlükleri nedeniyle daha çok ezberledikleri cümle kalıplarıyla konuşabilirler. Ayrıca ‘alıcı dil’ dediğimiz söyleneni anlama becerisi ile ilgili olarak problemler yasayabilirler. Karmaşık cümleler yerine kisa ve net söylenmiş sözleri ve soyut kavramlar yerine somut kavramları anlamaları daha kolaydır.

Davranış Problemleri

Otizmi olan çocuklarda görülen öfke nöbetleri, kendine veya diğer insanlara zarar verme gibi davranış problemleri öncelikle iletişim kurma güçlükleri dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Ayrıca rutinlere ciddi bir bağlılıkları (aynilik ihtiyaçları) olduğu için çevresel değişiklikler nedeniyle de davranış problemleri görülmektedir. Aynilik ihtiyacı da ‘stereotipim’, halk arasında takıntı olarak bilinen, tekrarlana davranışlar içine girme sonucu ortaya çıkar. Örneğin, otizmi olan çocuklar her gün ayni giysileri giymek, ayni yemeği yemek, bazı oyuncakları veya oyuncağın bir parçasını yanında taşımak, eşyaları dizmek ihtiyacı duyabilirler. Ayrıca parlayan yüzeyler, ışık, pervane gibi dönen cisimler, inanların saç ve sakalları bu Çocuklari büyüleyebilir. El, kol sallama, ayak parmak uçlarında yürüme, kendi etrafında dönme gibi davranışlar oldukça tipiktir.

Duyusal Problemler

Otizmi olan kişilerin duyu organlarında çok az veya aşırı duyarlılık görülebilir. Örneğin bizim için normal yükseklikte olan sesler bazı çocuklar için talere edilebilmesi çok güç olabilir. Ayni şekilde bizim için dokunmalar bazı çocuklar için acı verici boyutlarda olabilir. Ayrıcı görsel olarak da aşırı duyarlıdırlar. Bu da çocukların görsel uyarıcılardan fazla etkilenerek detaylara takılmasını ve dikkatini odaklaması gereken noktaları kaçırmasına neden olur.

Zihinsel Fonksiyonlar

Birçok kaynakta otizmi olan çocukların zeka düzeyleri ile ilgili olarak yüzde oranları verilmektedir. Ancak bu oranlar genellikle standart zeka testleriyle yapilan zeka ölçümleriyle elde edilen sonuçlardır. Zeka düzeyinden söz ederken su unutulmamalıdır ki otizmi olan çocukların çoğu bazı gelişim alanlarında yaşıtlarından çok daha alt düzeyde performans gösterirken bazı alanlarda da yaşıtları kadar ve hatta standart zeka testleriyle ölçülmeyen bazı alanlarda da yaşıtlarından üst düzeyde performans gösterebilirler. Yani çoğunlukla otizmi olan çocukların zihinsel gelişimleri bütün alanlarda paralellik göstermemektedir. Örneğin bazı Otistik çocuklar 2 yas dil gelişimine sahipken çok karmaşık pazılları kolaylıkla yapabilme yeteneğine sahip olabilmektedirler. Bu nedenle bu çocukların standart zeka testlerinde sergilediği düşük performansa bakarak zeka geriliğinden bahsetmek doğru değildir.

Düşünme Sistemleri

Otizmi olan bireylerin düşünme yapılarını etkileyen temel faktör deneyimlerine anlam yükleyememeleridir. Olaylar ve düşünceler arasındaki ilişkileri anlamakta zorlanırlar. Detaylara aşırı odaklanırlar ve bu da dikkat dağınıklığını birlikte getirir. Ayrıca otizmi olan çocuklar sembolik ya da soyut kavramları anlamakta zorluk yasarlar. Bu nedenle deyimleri, mecazi sözleri anlamada güçlük çekerler. Diğer bir güçlük ise organizasyon yapabilme ve öncelikleri belirleme becerileridir. Organizasyon otizmi olan kişiler için çok zordur çünkü hem önce yapılacak basamakları, hem de istenilen sonuç üzerinde aynı anda düşünmeyi gerektirir. Öncelikleri belirleme konusundaki zorluk çekme nedeni ise beceriler arasındaki ilişikiyi tam olarak anlayamamasından kaynaklanabilir. Otizmi olan kişiler bir beceriyi yalnızca bir durum veya ortama göre öğrenebilir fakat ayni beceriyi diğer gerekli ve uygun ortamlara taşımakta zorlanırlar. Yani genelleme yapmakta güçlük çekerler.

Yukarıda belirtilen özellikler otizmi olan kişiler tarafından hayat boyu asılamayacak olduğu sanılmamalıdır. Önemli olan bu kişilerin bu tip güçlükler yasayabileceği terapistler, öğretmenler ve en önemlisi anne babalar tarafından bilinmelidir ve bu kişilerin hangi davranışı ne gibi bir nedenle gerçekleştiremeyecekleri düşünülmeli ve Egitim programları ona göre düzenlenmelidir. Böylece otizmi olan kişiler daha iyi anlaşılır ve onlarla daha iyi iletişim kurulabilir. Bu alanda yapilan tüm araştırmalar otizmin en etkili tedavi yönteminin Egitim olduğunu vurgulamaktadır.

 

 

Eda Tanyeli
Psikolog

 


Sizden Gelenler
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]