Anaokulu Neden Gerekli? Ne Zaman ve Nasıl Başlanmalı?...
Anaokulu yaşantısı, ilkokul deneyimine önemli bir hazırlık sürecidir. Ebeveyn ve öğretmenler tarafından bilinçle yönlendirilen bir anaokulu deneyimi, çocuğun yaşına uygun “oyunla eğitim” ihtiyacını karşılarken, onun ilkokul ile başlayacak uzun eğitim yolculuğu için donanımını güçlendirir. Fakat ne yazık ki anaokuluna gitmenin gerekliliği tartışmalı bir konu başlığı olmaya devam etmekte. Annenin çalışma hayatında olup olmaması çocuğun anaokuluna gidip gitmemesiyle bağlantı bir karar olarak görülmekte.
Oysaki anaokulu, adı üzerinde okul formunda bir kurum olduğu, yani çocuğun oyun yoluyla sosyal, bilişsel ve duygusal anlamda yetkinliklerini geliştirici bir eğitim programı izlediği sürece, çocuğun en azından günde birkaç saatini geçirmesi için ideal bir ortamdır. Çocuk 2 yaşından itibaren, anneyle kendi benliğini ayrıştırma konusunda daha somut davranışlarda bulunur. Bu, çocuğun sosyalleşme ihtiyacının da göstergesidir. Çünkü çocuk, kendi benliğini sosyal ortamda, “diğerlerinin” yanında daha kolay keşfeder. Anneye/babaya alternatif bir otorite/öğretmen figürü, aynı oyuncaklarla ilgilenen diğer çocuklar faktörü, çocuğun evde daha sınırlı olan dünyasının zenginleşmesi için verimli bir gelişim ortamı sunar. Anaokulu ortamında oyuncaklar paylaşılmalı, kaynaklar sırayla kullanılmalı, öğretmenin program akışını takibini tüm çocuklar izlemeli, yani tam da dış dünyada olduğu gibi, oyun ortamında da bir kurulu düzen olduğu kavranmalıdır.
Anaokuluna başlama kararı verirken anne/babanın bu kararı içine sindirmesi çok önemli bir faktördür. Ebeveynin rahatlığı aynı şekilde çocuğa da yansır. Hazır olan anne-babanın çocuğunun, anaokuluna daha rahat alıştığı gözlemlenmektedir. Ebeveynin çocuğu anaokuluna gönderip göndermeme konusundaki tedirginlikleri, çocukta da anaokuluna gitmese de olabileceği yönünde bir inanç oluşturabilir. Oysaki, birkaç yıl içinde ilkokula kesinlikle gidilecektir, ve bu konu tartışmaya açık bir konu değildir. Bu yüzden çocuğun zihninin en verimli çağlarında, ki 0-6 yaş gelişimsel alanda çeşitli becerilerin edinilmesi ve sağlamlaştırılması açısından önemlidir, çocuğun doğru bir anaokuluyla tanıştırılması gerekir.
Doğru bir anaokulu seçiminin yapılması, ebeveynin bu konuda bilinç kazanmasıyla ilgilidir. Genellikle ilk araştırma, eve yakın olan anaokulları ile başlar fakat ev-anaokulu mesafesinin yakınlığı seçim yapmak için en doğru kriter değildir. Birkaç anaokulu gezmek her zaman değerlendirme zenginliği sağlaması açısından faydalıdır. Anaokullarını gezerken, eğitim programı içeriklerini sorgulamak, gün içinde çocukların neler yapıyor olduklarını gözlemlemek için biraz vakit ayırmak gerekir. Aklınıza gelen, merak ettiğiniz konularda soru sormanın en doğal hakkınız olduğunu unutmamak, ve araştırmalarınızın anaokulu personeli tarafından ne derece ılımlılık ve içtenlikle karşılandığını gözlemlemek, çocuğunuzu emanet edeceğiniz kişilerin çocuğunuzla nasıl iletişim kuracağını tahmin etmek açısından önemlidir. Anaokullarını gezerken, gün içinde çocuk sayısının ve program akışının yoğun olduğu saatleri tercih etmek, günlük akış hakkında daha doğru bir fikir sahibi olmayı sağlar. Çocuğunuzun yaşına göre anaokuluna nasıl bir düzen içinde devam edeceği konusunda anaokulu yetkilileri size öneri getirecektir.
Anaokulları çocuğun yaşına ve ailenin ihtiyacına göre esnek program izleyebilirler, önemli olan okulun önerisiyle sizin içinize sinen programın ortak bir noktada buluşabilmesidir. Çocuğunuz ilk önce anaokulunda daha kısa saatler geçirerek başlayabilir, ki bu her yaş grubu için doğru bir uygulamadır. Sonrasında çocuğunuzun okula güveninin artmasıyla ve sizin de süreci gözlemlemenizle, okuldaki yetkililerin danışmanlığında çocuğunuz için en uygun program oluşturulabilir. Anaokuluna başlama sürecinde ilk önce aileden vakti olan birinin çocuğa okulda eşlik etmesi oldukça önemlidir. Bu eşlik etme, çocukla birlikte okula gitme ve okul yetkililerinin size önerdiği bir yerde bekleme çerçevesiyle sınırlı olmalıdır. Okulda çocuk öğretmenine teslim edilmeli ve okulda size ayrılan bölümde çocuğu bekleyeceğiniz mesajı çocuğa verilmelidir. Böylelikle çocuk, öğretmeniyle ve ortamla tanışıklık kazanırken, bir yandan da aileden birinin okuldaki fiziki varlığıyla avunacaktır, ki bu, ayrılma sürecini sağlıklı etkiler. Günler ilerledikçe anne-baba okula sadece taşıyıcı olarak gelip gider hale gelir, beklemeye gerek duyulmaz. Bunun ne zaman olacağı tamamen çocuğun karakteri, okulun sizi doğru yönlendirmesi ve sizin de bu ayrılığı gerçekten istiyor olmanızla bağlantılı olarak değişir. Fakat ortalama olarak bir çocuğun tam olarak alışması yaklaşık bir aylık bir süreçtir. Çocuğu okula bırakırken ne zaman döneceğinizi paylaşmak çocuğa güven verir. Döneceğiniz zamanı saat olarak değil de, onun kafasındaki zamanlamaya uygun örnekler vererek paylaşmak çocuğu rahatlatır. “Sen öğle yemeğini yedikten sonra”, “dinlenme vakti bitince” gibi zamanlama örnekleri vermek, çocuğunuzun program akışını somut olarak takip edip kendini sürece daha hakim hissetmesini sağlar. İlk başlarda o okuldayken sizin gün içinde ne yapıyor olduğunuzu bilmek isteyecektir. Neden kendisinin bir okula bırakılıp sizin başka bir yerde olmanız gerektiğini anlamak istemesi onun en doğal hakkıdır. Çalışan annelerin çocukları için bunu kavramak biraz daha kolay olabilir. Fakat annenin çalışmadığı durumlarda, çocuğa, okul yaşantısının çocuğun günlük hayatının bir parçası olduğunu anlatmak önemlidir. Zaten çocuk okuluna alıştıkça, öğretmenlerine bağlandıkça ve okuldan keyif almaya başladıkça, okul yaşantısının kendisi için bir rutin olduğu fikrini de benimseyecektir. Tüm bu anaokuluna alışma sürecinde ebeveynin çocuğa karşı dürüst olması, çocuğun okulda olduğu saatlerde kendisinin neler yapıyor olacağını paylaşması ve çocuğa söz verilen saatte dönülmesi alışmak için çocuğun işini kolaylaştırıcı etkenlerdir. Alışma döneminde çocuğun duygusal tepkileri biraz dalgalanma gösterebilir. Karnı ağrıyabilir, akşamları yatmadan ve sabah evden çıkmadan önce kaygılı yüz ifadeleri artabilir, size, okula gitmeye alternatif program önerileri getirebilir ve bu uğraşılarının sizde nasıl bir tepki uyandıracağını çok dikkatli gözlemler. Sizin kararlı ve net durmanız bu aşamada çok önemlidir. “Okul için ayrılmasına karar verilen vakit, okulda geçirilecektir” kuralına sadık kalmak ve bunu savunmak, düzeni oturtmak için çok önemlidir. Taviz vermek, anaokuluna alışma sürecini baltalar ve çocuğunuza, sizi kontrol edebileceğine dair mesaj verir. Oysaki okulla ilgili kararlar ebeveyne ait kararlardır. Sadece anaokullarını araştırma aşamasında sizin aklınıza yatan anaokulunu ikinci bir ziyareti çocuğunuzla birlikte yapmak, size çocuğunuzu o ortamda gözlemlemek, öğretmenlerle çocuğunuzun karşılıklı iletişimini görme fırsatı yaratması açısından yararlı olabilir. Gezdiğiniz her anaokulunu çocuğunuzla birlikte gezmeniz onun için sıkıcı olabilir çünkü bunlar sonuçta kısa ziyaretlerdir ve çocuğun okulla ilgili nasıl bir beklentisi olması gerektiği konusunda kafa karıştırıcıdır. Bu süreçte çocuğun, ailenin kararına uyum göstermek isteyecek kadar okuldan keyif alması, hem ailenin hem de çocuğun mutluluğu için varılabilecek en ideal noktadır.
Çocuğun okulda geçirdiği zamanı daha keyifle anmaya başlaması, gün içinde yaşadıklarını evde paylaşması çocuğun okulu benimsediğini gösteren bir işarettir. Bu noktada anne-babanın çocuğa karşı ısrarcı olmaması gerekir. Çocuk canı isterse gününün nasıl geçtiğini paylaşır. Bir şeyler anlatmak istememesi, onun gününün kötü geçtiği, ya da okulunu sevmediği anlamına gelmez. Anne-baba kendi günlerinden anektodlarla paylaşım konusunda çocuğa model olabilir. Örneğin “ben bugün falanca arkadaşımla buluştum”, “bugün öğle yemeğinde …yedim” gibi örneklemeler, çocuğu da kendi gününün nasıl geçtiğiyle ilgili paylaşımlar için cesaretlendirebilir. Okula ilk başlanacağı günden birkaç gün önce çocuğu onu nasıl bir değişiklik beklediğiyle ilgili bilgilendirmek gerekir. Okulda gün boyu neler yapıldığıyla ilgili, “oyun” kavramı üzerinden çocuğu heveslendirmek yeterlidir. Okul yaşantısıyla ilgili çok fazla detaylı bilgi vermek yanıltıcı olabilir. Sürecin çok belirsiz kalmamasıyla birlikte, çocukta çok fazla beklenti oluşturma arasındaki dengeyi tutturmak gerekir. Anaokulu yaşantısını, öğretmeniyle birlikte çocuğun kendi hızında keşfetmesine izin vermek, okulun, çocuğun kendine ait bir sosyal alan olarak benimsemesine olanak sağlar. Sonuç olarak, anaokulu, çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi için verimli ortam yaratarak hem 0-6 yaş gibi kritik bir dönemi zengin eğitimsel içerikli geçirmeyi, hem de ilkokulla birlikte başlayacak olan uzun soluklu eğitim sürecine temel hazırlamayı amaçlar. Yeter ki okulöncesi bu dönem, anaokulunun hem çocuk hem de aile için keyifli bir süreç olarak yaşanmasını sağlayacak bilinçli bir okul seçimiyle başlasın…
Gonca Erman
Uzman Psikolog
Elele Çocuk ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]