Çocuk TV Proğramlarının Çocuk Gelişimine Etkisi

Çocuk TV Proğramlarının Çocuk Gelişimine Etkisi

Çocuk TV Proğramlarının Çocuk Gelişimine Etkisi

Tülay Özer

Tülay Özer

Çocuklara yönelik televizyon programlarının çocuk gelişimine etkisi ve çocuk programlarının niteliği konusunda sınıf öğretmenliği programındaki öğrencilerimin gözlemlerini sunuyorum.
Gözlemler elmek yoluyla ulaştırılmış ve düzeltilmeden yayımlanmıştır.
Önemli ipuçları verdiğini sizin de gördüğünüze inanıyorum.

Dr. İkram Çınar



Çocukların gelişim dönemlerinde televizyon özellikle çizgi filmler çok önemli yer tutuyor. Öyle ki çizgi film izledikten sonra çocukların kendilerini çizgi film kahramanları yerine koyduklarını çoğu insan gözlemiştir. Pokemon, digimon, powerpuff girl, beyblade gibi kavga içeren çizgi filmleri izleyen çocuklar (özellikle erkek çocuklar) çok fazla etkilenmektedir. Kavga içeren çizgi filmler çocukları kavgaya yönlendirmektedir. Buna örnek olarak geçmiş senelerde kendini pokemon KAHRAMANI yerine koyarak balkondan uçmak isteyen ve hayatını kaybeden çocuğu verebiliriz. Bu çizgi filmlerin diğer olumsuz yönü ise ilerde sorunlar karşısında zorlandıklarında kavgayla çözmeye yönlendirmesidir.

Sihirli annem, Harry Potter gibi program ve çizgi filmler gerçekle bağdaşmadığı için çocuklar üzerinde kötü etki yaratmaktadır. Çocukların kişiliklerinin temelinin oluştuğu bu dönemde bu tür program ve çizgi filmleri izlerlerse sorunlarla baş etmeyi öğrenemeyecekler, kendilerini yetersiz hissedecekler ve gizli güçlerin varlığına inanacaklardır. Belki de ilerde hayal güçleriyle çok önemli yerlere gelecek olan çocukların bu özellikleri bu programlar sayesinde körelecek, gerçekle bağdasmayan şeylere yönlendirecektir.

Çocuklar ölüm gerçeğini bilmedikleri için çizgi filmde yer alan kahramanların bir takım olaylar başlarına gelse de hiçbir şey olmadığını ya da tekrar dirildiklerini gördüklerinde gerçek hayatta da böyle olduğunu sanmaktadırlar. Nitekim bir kaç yıl önce İngiltere de 5 yaşındaki bir erkek çocukla annesi alışveriş yaparken çocuk aniden bir bıçakla hiç tanımadığı 2 yaşındaki çocuğu paramparça eder. Küçük yasta katil olan çocuk 2 yaşındaki çocuğu öldürdüğünün farkında değildir. Çizgi filmlerdeki gibi çocuğun her şeye rağmen canlı kalacağını zannetmektedir. Ayrıca uzmanlar bu olayı araştırdıklarında katil çocuğun çok sayıda şiddet içerikli film ve çizgi film izlediği ve bunlardan çok etkilendiği anlaşılmıştır.
Pokemon, Dijimon ve içinde değişik yaratıkların (tanımlayacak başka kelime bulamıyorum) bulunduğu çizgi filmleri izleyen çocuklar karmasa yaşamaktadırlar. Çevresini ve hayvanları yeni tanımaya başlayan çocuk bu yaratıkları çevresindeki hiç canlıya benzetemedikleri için kafaları karışmakta, gerçek hayatta da bu tür yaratıkların varlığına inanmaktadırlar.

Elçin Hangün



SUSAM SOKAĞI


Susam sokağı çocuk programının, çocuk gelişimini ve psikolojisini geliştiren, toplumsal erdem ve değerlerini kazandıran eğitici ve öğretici bir programdır. Program kendi içerisinde farklı bölümlere ayrılmıştır. Bazı bölümlerde çocuğa bilgi verilerek çocuğun bilişsel alanda gelişimini sağlarken, bazı bölümlerde ise verilmek istenen mesaj dramatizasyon ile çocuğa kavratılmaya çalışılmıştır.

Susam sokağı sakinlerinde farklı karakterlere yer verilmiştir. Kimi zaman hayal kahramanlarına yer verilmiştir. Kırpık,Minik Kuş, gibi. Bu çocuğun dikkatini toplayıp, verilmek istenen mesajı daha kolay almasını sağlamıştır. Mesela benim en çok sevdiğim kısım Kırpık ve Minik Kuş’un yer aldığı bölümlerdir.

Susam Sokağı farklı özellikte ve mesleklerde insanların yaşadığı bir ortam olduğu için çocuğa toplumsal yaşayış kurallarını ve paylaşmayı öğreten, yetenek ve becerilerini ortaya çıkaran bir özelliğe sahiptir. Mesela, Susam Sokağı sakinlerinin birbiriyle yardımlaşması, sahip oldukları şeyleri paylaşması, toplum halinde yaşarken, kurallara uyulması gerektiği uyulmadığı takdirde kötü sonuçlar doğuracağı anlatılmak istenmiştir. Ayrıca Susam Sokağında yaşayan ve terzi olan Ayşe Teyze yaptığı elbiseler ve eşyalar ile çocuğu eğlendirerek beceri ve yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Programın diğer bir bölümünde aynı evde yaşayan zıt karakterde iki arkadaşın yaşantısı komik bir şekilde dramatize edilmiştir. Edi dağınık ve tembel, Büdü ise düzenli ve çalışkandır. Bu özelliklerinden dolayı evde sürekli bir tartışma yaşanır. Fakat sonuçta konuşarak anlaşmanın önemini vurgularlar.

Programda eğitimin yanında öğretime de yer verilmiştir. Çeşitli harflerin ve sayıların kavratılması yönünde etkinliklerde bulunmaktadır. Program sadece eğitim ve öğretime yer verilerek sıkıcı olmasını engellemek maksadıyla Kurabiye Canavarının yapmış olduğu komik olaylarla desteklenmiştir.

Susam Sokağı Programını içerik ve kahramanları açısından değerlendirdiğimde olumsuz bir yanının olmadığını, hatta bu içeriğin çocuğun bilişsel, duyuşsal ve psikomotor özelliklerini çocuğu eğlendirerek sıkmadan geliştirdiğini, beceri ve yeteneklerini geliştirici özellikte olduğunu gördüm.

Senem Yurtseven


HEIDI

Çocuk programlarının çocuklara olumlu davranışlar kazandırma özelliğine sahip olması gerekir. Bu nedenle çocuk programları hazırlanırken çok özen gösterilmeli çocuklar üzerinde yaratacağı olumlu ve olumsuz etkiler göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu haftaki ödevimiz bir çocuk programını izleyip onun olumlu ve olumsuz yönlerini eleştirmek.Benim izlediğim program Heidi adli bir çizgi film.Bu çizgi filmde küçük bir kızın yasama olan bağlılığı, hayati sevmesi, her şeyden mutlu olabilmesi anlatılıyor.

Heidi küçük yasta anne ve babasını kaybediyor. Buna rağmen hayata küsmüyor.Bir süre teyzesinin yanında kaldıktan sonra köye büyük babasının yanına gidiyor. Büyük baba normalde çok sinirli, huysuz, aksi bir adam. Heidi yi ilk gördüğünde onu istemiyor; ama Heidi büyük babaya kendini sevdirmeyi başarıyor. Heidi büyük babayı da kendisi gibi yasama bağlıyor. Bu küçük kız köy yaşamını çok seviyor. Dağlarda koşup oynamak, hayvanları otlatmak çok hoşuna gidiyor. Köyde Peter isminde bir de arkadaşı oluyor. Onunla her gün dağlara çıkıyor. Bir gün teyzesi gelip onu dağlardan ayırmak isteyince çok üzülüyor. Gitmek istemiyor. Teyzesi onu zengin bir ailenin tekerlekli sandalye ile yasayan kızına yardımcı olması için şehirde bir eve götürüyor. Heidi şehir yaşamına alışmakta zorlanıyor. Aklına sürekli köyü ve köyde yaptıkları geliyor. Köyünü çok özlüyor. Ama kaldığı evdeki kızı da çok seviyor. Kız hasta ve tekerlekli sandalyeye bağlı olduğu için yasama küskün. O da Heidi nin eve gelmesinden çok mutlu oluyor. Heidi yi çok seviyor. Heidi nin yaşama isteği onu da yaşama bağlıyor. Heidi arkadaşının iyileşeceğine de inanıyor. Onu iyileştirmek için çaba harcıyor. Onu mutlu etmek için elinden geleni yapıyor. Ona köy yaşamını, köyde yaptıklarını, hayvanları ve arkadaşı Peter i anlatıyor. Ama evde görevli olan bayan çocukların yaptığı her şeye karışıyor. Onların yapmak istediklerini engelliyor. Sadece ders çalışmalarını istiyor. Kendi söylediklerini yapmadıkları zaman onlara kızıyor, cezalandiriyor. Özellikle Heidi yi hor görüyor. O köyden geldigi için onu küçük görüyor. Hatta onun evde kalmasını bile istemiyor.Heidi onu da mutlu etmek için ugrasiyor; ama bir türlü başaramıyor. Kızın babasi ve büyük annesi de Heidi yi çok seviyorlar. Heidi en sonunda büyük anneyi ve kizi ikna ederek onlari köyüne götürüyor. Orada arkadasina köyü gezdiriyor. Hayvanların yanına götürüyor.Arkadasini Peter le tanıştırıyor. Peter ile birlikte kırlara gidiyorlar. Heidi burada da amacından vazgeçmiyor.Arkadaşını yürütmek için uğraşıyor. Sonunda amacına ulaşıyor ve kız yürümeye başlıyor. Heidi ve diğer herkes buna çok seviniyor.

Sonuç olarak bu çizgi filmde yasama çok bağlı olan bir kızın insanları mutlu etmek için yaptıkları anlatılıyor. Heidi dürüst, kendisiyle barisik, yardımlaşmayı, doğayı, hayvanları seven bir kiz.
Evde tüm her şeyden sorumlu olan bayan ise; sinirli, çocukları fazla sevmeyen, insanlari yanlis anlayan ve değerlendiren birisi. Heidi yi köyden geldigi için sevmemesi yanlis bir davranış.Çocukları cezalandırması de yanlış bir davranış.Bu bayan toplumumuzdaki huysuz, aksi, sinirli insanlara örnek. Heidi ise çocuklara yasamanın güzel olduğunu öğreten,onlara hayvan, doga, insan sevgisini öğreten iyilik sever bir kız.

İlknur Karalar



15:30-16:00 saatleri arasında TRT de yayınlanan Beethowen adlı
çocuk programının içinde olan adının belirtilmediği (bildiğim kadarıyla)bir
bölüm izledim.

Özeti:
Küçük iki yaratık ile ebatça onlardan büyük olan bir kaç tane fare
var. Fareler küçük yaratıklardan dişisini rahatsız ediyorlar.Bu sırada dişi
yaratık çevreden yardım istiyor. Erkek yaratık onu farelerin elinden
kurtarıyor. Dişi yaratık kurtarıcısını öperek şunu söylüyor:

-Sen dünyanın en güçlü İngiliz domuzusun.

Bu çocuk programının sonunda söylenen söze bakılırsa bu iki
yaratık aslında domuz. Ancak görüntüleri hiç de domuza benzemiyordu. Belki bir kaç değişiklikle sincaba benzetilebilir.İşte bu nokta çocukları
olumsuz etkileyebilir.Domuz dendiğinde akıllarına domuz şekli doğru olarak
gelmelidir.Çocuklar hayvanları yanlış tanımamalıdır. Çizgi filmin sonunda dişi yaratık erkek cinsine şükranlarını ifade ederken adıyla (Tony) hitap etmiyor.Bu da sakıncalı bir durumdur. Çünkü oradaki canlılar kişileştirilmiştir. Dolayısıyla birer adları olmalı ve bu adlarla birbirlerine hitap etmelidirler.Bu sayede çizgi filmin amacı (yardımlaşma,insan hakları,arkadaşlık vb.) daha kolay kazandırılır. Domuz tabirine gelince,bu kelimeyi çocuklar sinirlendiği, kavga ettiği, sevmediği kişiler için kullanır.Dolayısıyla bu kelime çocuklarda bir sevgi bir
sıcaklık uyandırmayabilir. Domuz deyip bir de çocuklarda sevgi
uyandırmasını bekleyemezsiniz. Belki de korkutursunuz.
Çocuk programlarında hayvanlar kötü tanıtılmamalıdır.Çünkü bu
durum çocuklarda hem hayvan sevgisinin azalmasına hem de çocukların
hayvanlardan korkmasına neden olur.Kötü davranışlar sergiletilirse filmin
sonu çocuk psikolojisine uygun olarak bitirilmelidir.Bu programda fareler
çok korkunç görünüyordu.Buna rağmen filmin sonu çocuk psikolojisine uygun bitmedi.

Ayrıca "Sen dünyanın en güçlü İngiliz domuzusun."cümlesi
çocuklarda İngiliz hayranlığı uyandırabilir.(Aslında İngiliz ve domuz
kelimeleri insanda sanki İngilizlerin aşağılandığı fikrini uyandırıyor.Ama
söyleyişteki vurgu ve yaratıkların görünüşü böyle bir durum olmadığını
gösteriyor). Bu durumda gelecekteki beyin göçünü önleyemez, toplumsal
değerlerimizi devam ettiremez duruma gelebiliriz. Bence bu çocuk programı çok zararlıdır.

Dilek Kırnık



Sayın Öğretmenim,

Ben, "Sevimli Kahramanlar" isimli çizgi film programını, çocuklar için çok iyi hazırlanmış bir program olarak görüyorum. Sevimli Kahramanlar programındaki bütün çizgi filmler, "Pokemon", "Uzay Savaşçıları" vb. çizgi filmlerdeki gibi şiddet içermiyor ve bu şiddet dolu çizgi filmlerdeki karakterler gibi çirkin, sevimsiz, korkunç karakterleri yok.

Çocuk gelişimi uzmanları şunu savunuyorlar: "Çocuk bir video kasete benzer; 5 yaşına kadar ne yüklerseniz sonra onu izlersiniz." Bence de çocuklar, küçüklüklerinde izledikleri herhangi bir programdan veya okudukları herhangi bir kitaptan farkında olsalar da olmasalar da çok etkileniyorlar. Bu da onların gerek fizyolojik gerek psikolojik gelişimlerini niteliklerine göre olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin şiddet içeren çizgi filmler özellikle erkek çocukların dikkatlerini çekiyor ve bu çizgi filmleri izleyen çocuklar çizgi filmlerde izledikleri şiddet dolu sahneleri günlük hayatlarına taşıyorlar. Örneğin sokakta, evde, okulda önlerine kim gelirse kavga ediyorlar ya da kendilerini pokemon zannedip pencereden, balkondan atlıyorlar. Ve ne yazık ki şiddet içeren çizgi filmlerdeki iç karartan renkler, çirkin ve korkunç suratlar, gereksiz heyecanlarla dolu sahneler çocuklarda ciddi derecede bir gerginlik yaratıyor.

Sevimli Kahramanlar adlı çizgi film programında ise birbirinden sevimli karakterler, iç açıcı; duru ve açık renkler, olaylarda gayet sakin bir gelişme ve kahramanlar arasında iyi ilişkiler var. En kötü ihtimalle bu kahramanlardan bazıları diğerlerini yemek istiyor ancak her seferinde komik olaylarla başarısız oluyorlar.

Ben "Sevimli Kahramanlar" programındaki çizgi filmlerin çocukların gelişimi, psikolojisi açısından olduğu gibi toplumsal erdem ve değerler yönünden de sakıncasız buluyorum. Bu çizgi filmleri izleyen çocukların olumsuz bir özellik kazanacaklarını zannetmiyorum.

Sayın Öğretmenim, özür dileyerek 8. hafta yapmam gereken ödevi yapmadığımı söylemek istiyorum. Bunu da az önce fark ettim, unutkanlığımı affedin lütfen. Biliyorum affedilecek bir hata değil ama eğer kabul ederseniz o ödevi yapıp size iletmek istiyorum. Tekrar özür diliyorum,

iyigünler.

Hilal Göksu



Sayın hocam; öncelikle şunu belirtmeliyim ki; çocuk programlarımız istenilen seviyeye daha ulaşamamıştır. Bunun en önemli sebebi bana göre; toplumun kültür seviyesi ile televizyon kanallarının reyting kaygılarıdır.

Toplumumuzda na yazık ki hala çocuklarına ne izleteceğini ve çocuklarının yanında ne tür programlar izlemesi gerektiğini bilmeyen ailelerimiz çoklukta bulunuyor. Bunu bilen televizyon yapımcıları daha ziyade büyüklere yönelik programlar yapıyorlar. Buna rağmen televizyonlarımızda`` hiç çocuk programları yok demek" yanlış olur. Fakat bunlardan bazıları maalesef kültürümüzden çok uzak ve çocuklarda bulunan merak duygusunu karşılamayacak nitelikte... Bunlara örnek, Kanal D televizyonunda çıkan ``DUMA DUMA DUM"adlı çocuk programını verebiliriz.

Bu programda gözlemlediğim kadarıyla; çocuklara bir şey öğretilmemekte, öğretilenler ise boş şeylerden oluşmaktadır.Çocukların kendi kültürümüzü oluşturan halk oyunları yerine; ismini bile bilmediğim dansların oynatılması, bomboş konuşmalar bu programı tapan kişilerin niyeti hakkında kuşkuya düşmemize neden olmaktadır. Yanlış anlaşılmasın bu tür şeylerin öğretilmesine karşı değilim. Ancak,çocuk daha kültürünü öğrenmeden başkasına ait olan bazı kültürel etkinliklerin öğretilmesi çocukta kimlik bunalımına neden olacağı kanısındayım.

Bu tür noktalarda daha dikkatli olması gereken TRT de maalesef eski duyarlılığı kalmamıştır. Çocuk programlarında çocuk korosu,halk oyunları ekibi yerine; Kültür Bakanlığı Bale ekibi yer almaktadır. Çocukluğumuzda izlediğimiz TRT yapımı ``susam sokağı", ``TRT çocuk koroları gibi programlarını televizyonlarda görmemek geleceğimiz olan çocuklarımız için kaygı verici bir durumdur.Bu konuda öncelikle velilerimizi bilinçlendirmeli, sonrada gördüğümüz yanlışlara tepki göstermeliyiz.

Sedat Aslan



Aslan kral`ın maceraları adlı çocuk programı insanlara; hedefe ulaşmak için önene çıkan engelleri nasıl aşabileceğini gösteriliyor.

Hedeflediğin bir amaca ulaşmanın kolay olmadığını , ona ulaşabilmek için mücadele etmesi gerektiğini önene çıkan engellerden dolayı ümidinin kırılmaması gerektiğini mücadele ederek o zorluklarla baş edilebilineceği vurgulanmış. Tüm bu zorlukları aştıktan ve hedefe ulaştıktan sonra emeğinin karşılığını aldığı için çok mutlu olduğu gösteriliyor.

Programın böyle eğitici yönlerinin yanında olmasını hiç istemediğiz bazı olumsuz yanları da var.Timsahın karakterinin sinirlendiğinde ayı karakterine "Domdom kafa diye hitap etmesi çocuklar için yanlış bir örnek olmuştur.

Öte yandan baykuşun bilgeliyle daima aslana akıl vermesi, yol göstermesi, çocuklarında karşılaştıkları sorunları aşmak için büyüklerine danışılması geciktiği vurgulanmıştır.

Fırat Sönmez



Bize verdiğiniz 10. hafta ödevinde bir çocuk programını izleyip bu programın çocuk gelişimi,psikolojisi,toplumsal erdem ve değerleri yönünden incelememizi istemiş bulunuyorsunuz.

Ben TRT de yayınlanan bir programı gözlemledim.Bu gözlem sonucunda elde ettiğim sonuçlar:

1)Çocuğa bu programlar vasıtasıyla aile içinde hangi kurallara nasıl uyulacağını ayrıca eğer ki anne-baba da izliyorsa çocuğa nasıl davranılacağını öğreniyor.

2)Çocuk bu programlar vasıtasıyla (eğer okula gidiyorsa) öğrendiklerini pekiştiriyor.

3)Çocuğa toplumsal açıdan aile içi ve dışı ilişkileri öğretiyor.Bunun yanında çevresiyle olan ilişkilere de değiniyor.Yani çocuğa toplumdaki kişi ve kişilerin görevlerini bir nebze olsa da öğretiyor.

Aslında bende SUSAM SOKAĞI çocuk programıyla yetiştim.O zamanlar gayet güzeldi.Şimdi bile fırsat buldukça zevkle izliyorum.

Bunların yanında diğer televizyonlarda yarışmaya dayalı programlar da yapılıyor.Bunların da çocuğu yarışma ortamına hazırladığı için gayet uygun buluyorum

Akif Yalçın



Seyrettiğim çocuk programı kanal D de duma dum adlı program.Önceleri çocuklar için ne kadar eğitici olup olmadığına dikkat etmezdim. Ama daha sonraları bu programın hiç bir olumlu davranış katmayacağını anladım. Çünkü ortaya konulan tavırlar çocuğun ne ruhsal ne de fiziki olarak geliştirmeyi hedeflemiyor.Yalnızca üç_beş gülüp bağırmaktan ibaret.Oysa bence bir program çocuğu eğlendirdiği kadar onun davranışlarını olumlu yönde etkilemelidir de.Çocuğun ufkunu genişletmelidir.

Haydar Şahin



DUMA DUMA DUM

Duma Duma Dum, bir televizyon kanalında sabahları yayınlanan bir çocuk programı. Programın çocukların dikkatini çekecek ilk yönü isminin bir sayışma oyunu olması. Bu sayede çocuklar oyunlarında yeni bir sayışma yöntemi öğrenmiş oluyorlar programa yaklaşık 20 çocuk konuk olarak katılıyor, oyunları beraber oynuyorlar bu da onların toplum içinde diğer insanlarla daha kolay anlaşmalarını sağlıyor. Kısacası çocuğun sosyal bir kişilik kazanmasını sağlıyor. Oyunlarda birbirlerinin oyuncaklarıyla oynayarak paylaşım kavramın öğrenmiş olular.
Bugünkü programın ağırlık verilen konusu, 11 Mayıs’ın Anneler günü olması dolayısıyla çocuklara annesine ne tür hediyeler verebilecekleri programı sunan kişiler tarafından söylendi. Bir yandan da çocukların önerilerini aldılar. Hep birlikte anne sevgisinin önemini anlatan bir şiir okudular.

Programın bir bölümünde minik kuş adlı oyun kahramanı bir sepet dolusu topu tek tek havaya atarak tutmaya çalıştı ama sadece en sona kalan topu tutabildi ve şunu söyledi “bir işi başlangıçta başaramazsanız vazgeçmeyin tekrar tekrar deneyin”. Bu söz çocuklara azimli olma duygusunu aşılayabilir.
Program çocuklar için her yönüyle öğretici bir program. Çocuğun gelişimi açısından izlenmeye değer bir program. Toplumsal değerler açısından da olumlu niteliklere sahip.

Solmaz Eraslan




Ben Kanal D’de yayınlanan “DUMA DUMA DUM” adlı çocuk programını izledim. Bu programı çocukların gelişimi psikolojisi ve kazandırdığı toplumsal erdem ve değerleri
yönünden inceledim. Elde ettiğim sonuçları, maddeler halinde sıralayacak olursam:

Programda tekerlemelere yer veriyorlar. Bu da· çocukların dil gelişimi üzerinde faydalı olabilir.
Çocuklar sürekli aferin· vb. kelimelerle pekiştiriliyorlar. Bu da kazandırılmak istenilen davranışı daha çabuk kazandırılmasını sağlıyor.
Çocuklara sürekli güzel hitap kelimeleri· kullanılarak bir birey olduğu hissettiriliyor.
Programa katılan çocuklar· şiir söylüyorlar, barışın, sevginin önemini belirten dans gösterileri yapıyorlar. Çocuk bu şekilde kendisini ifade ediyor. Bu da çocuğa güven duygusunu aşılıyor.
Bazı kavramlar oyun ve şarkı yoluyla çocuğa· kazandırılıyor. Bu kavramlar genelde zıt kavramlar oluyor.
Programda· hayvanların bulunması çocuklara hayvan sevgisini aşılıyor.
Birbirine· yardım etmeyi amaçlayan oyunlar gösteriliyor. Bu şekilde çocuk yardımseverliği duygusunu kazanıyor. Bunu yaparken, kukla kullanılması çocukları daha fazla etkiliyor.
Drama yoluyla yanlış bilgilerin yanlışlığı gösteriliyor.· Doğrusunun nasıl olacağı, çocuklara sorularak düzeltiliyor. Bu şekilde doğru bilgiler çocukta kalıcı bir şekilde oluşuyor.
Çocuklara okuyabilecekleri· kitaplar hakkında bilgi veriliyor. Bu da çocukları okumaya yöneltiyor.

Cem Özdemir



Bu haftaki rapor konusu olan çocuk programı incelemede TRT de yayınlanan DUMA DUMA DUM çocuk programını inceledim. Bu programda yayınlanan hikaye , masal ve çocuk oyunları sayesinde çocukların eğlenceli anlar yasadığı , birbirleri ile olan diyaloglarının geliş- tiğini gördüm.

Çocukların program boyunca birbirleriyle sorumlu kontrolünde eğlenirken aynı zamanda yararlı ve eğitici kuramları da beyinlerine aldıklarına şahit oldum. Genelde oynan oyunların gündelik yasamdan seçilmesi ve oyun oynarken sarkı eşliğinde söylemeleri oyunu ileride kendi aralarında da oynayacaklarını göstermekteydi. Aynı zamanda programda seçilen hikayeler ve önerilen çocuk hikayeleri de onların kitaba olan ilgisinin artmasına ön ayak olmaktaydı. Genel itibariyle program hem çocuğun eğlenceli anlar yaşamasına yardımcı olurken onların ileride de bu öğrendiklerini yaşama katacaklarına örnek gösterilebilir. Ailesi ile birlikte gelen çocuklar ailesinin kendisine olan ilgisini fark edip kendinde bir güven hissetmekteydi. Ancak programın kısa olması da küçük bir hata olarak görmekteyim. Sonuç olarak bu tür eğitici programlar hem çocuğu eğlendiriyor hem de ailesinin ona karşı nasıl davranması gerektiği hakkında ön bir bilgi veriyor. Bu programı izleyen aile ve çocuklar eğitici bilgilere sahip oluyor.

Ahmet Ayçiçek



DUMA DUMA DUM

Bu programda çocuklara anneler gününün önemi anlatılmaya çalışıldı. Bilmeceler sorup, bunun ödülü olarak çikolata, bisküvi gibi şeyler verildi. Ardından da bu ürünlerin reklamı yapıldı. Bence çocuk programı bu ürünlerin reklamına alet edilmemeliydi. Ayrıca tv başında bu bilmecelere doğru cevap veren dar gelirli ailelerin çocukları ödül alamayınca üzülür, anne ve babalarından isterler. Bu durum onları zor durumlara düşürür. Programı sunanlardan biri toplumda iyi veya kötü karşılanan bir davranış yapıyor. Diğeri çocuklara bu davranışın doğru ya
da yanlış olup olmadığını soruyor. Stüdyodaki çocuklar bu soruya yanıt veriyorlar.Bu durum çocuklara bazı davranışları kazandırıp, bazılarını terk etmeleri açısından önemli. Program sırasında gösterilen çizgi filmlerin ders verici olması da güzeldi.....

Berat Başdoğan



BİR BİLMECEM VAR ÇOCUKLAR

( ÇOCUK KULÜBÜ, DUMA DUMA DUM )

"Bir Bilmecem Var! Totsy açılışı yapıyor, turuncu ve mavi takımlar yerlerini alıyor ve oyun başlıyor. Bu yarışmada herkes çok eğleniyor, hızlı olan ise yarışmayı kazanıyor. Yarışma parkurunda başarılı olmanın tek şartı var; o da çevreye karşı duyarlı olmak. Bu yarışmada neler var neler! Ağlarda takılıp kalmış zavallı balıklar kurtarılıyor, kayalar geçiliyor, kelimeler anlamlı hale getiriliyor, yaralı bir hayvana ulaşılıyor. Onu tedavi ettikten sonra da yeşillikler arasında bir yolculuk başlıyor. Balonlar patlıyor ve Bilgiç bilmecesini soruyor. Turu başarıyla tamamlayan puanları topluyor. Bu yarışmada kazanan da kaybeden de güzel hediyelere sahip oluyor..."

Bu programda çocuklar gruplara ayrılırlar. Bu gruplar arasında çeşitli şekillerde birçok yarışma düzenlenir. Bu yarışmaların her birinin ayrı ayrı amacı vardır. Çocukların bedensel gelişiminden kazanacakları davranışlara kadar birçok konu üzerinde durulur. Şimdi bunlara bir göz atalım:

OYUN 1: Gruplara ayrılan çocuklara teker teker şarkı söyletme:

Bu oyunda çocuklara bildikleri bir şarkı söyletilir. Bu yolla çocuklara verilmek istenen şey; onları çekingenlikten kurtarmak ve onlara bir topluluk önünde konuşurken neler yapmaları gerektiğini kavratmaktır.

Çocuk bu yarışmayla bir nebze utangaçlıktan kurtulacak ve birileriyle konuşurken veya bir topluluğa hitap ederken neler yapması gerekeceğini öğrenecektir.

OYUN 2: Bilgi Yarışması:

Gruplara çeşitli konularda sırasıyla sorular sorulur (eşit sayıda). En fazla soruya doğru cevap veren gruba en çok puan verilir. Bu yarışmayla çocuğun hangi alanlara bir yatkınlığının olduğu saptanır ve çocuğa gösterilir.

OYUN 3: Minderden atlayıp, basket potasına top atma: Bu yola ise çocuğa spor sevgisinin kazandırılması amaçlanır. Sporun insan sağlığı için muhakkak gerekli olduğu ve sporun sosyal aktivite olarak da yapılması gerektiği çocuğa oyun yoluyla kavratılır.

Bu çocuk programlarını çocuk gelişimi, toplumsal erdem ve değerler bakımından değerlendirdiğimizde vardığımız sonuçlar şunlardır:

Temel nokta çocukları hayata hazırlamaktır. Bunun yanında çocuğa birçok sosyal davranışın kazandırılması gelir. Kısacası, bu ve buna benzer çocuk programlarının yapılması daha çok şununla ilgilidir: Bilgili, kültürlü ve sosyal yönden en üst düzeyde bir toplum oluşturmaktır...

Gökhan Özdemir



ÇOCUKTAN AL HABERİ

"Çocuktan Al Haberi" adlı program aslında hem çocukların hem de ailelerinin izleyebildiği bir program olarak nitelendirilebilir.

Bu programda genellikle belli bir üst tabakaya yerleşmiş olan ailelerin çocuklarını görüyoruz. Bize çocuğun ailede bulunduğu ortam hakkında çok önemli bilgiler veriyor. Her ne kadar da biz büyükler çocukları "onlar çocuktur" diye nitelendirsek de onlar aslında ailede en önemli yere sahiptirler. Biz farkında olmasak da çocuk ailenin içinde ortamı yaşayarak, bir bilgi sahibi oluyor. Örneğin çocuklara kendilerinin ailesi hakkında, anne babası hakkında sorular sorduğumuzda, çocuk bütün doğallık ve samimilik içinde sorulara yanıt veriyor bir müfettiş edasıyla ailesini izliyor. Zihnine de belli şeyleri kaydediyor. Bu programı izleyen çocuklarda, aslında bir yönden de zihinlerinde bir belirsizlik ve merak ortamı oluşuyor. Yani "benim ailem nasıl?" gibi sunucunun çocuklara sorduğu soruları kendi de ailesi açısından değerlendiriyor.

Sonuç olarak Türkiye de de çocukların da olduğunu ve onların ilgilerini çekecek programların arttırılması gerektiğini düşünüyorum. Yani çocuklar sadece anne ve babasının izlediği programları onlarla birlikte izlemek zorunda bırakılmamalıdır. Onlara izleyecekleri programları doğal bir ortam içerisinde yaratmalıyız.

Mehmet Arslan



Çocuk programı olarak "ŞİRİNLER" çizgi filmini izledim ve şunları gözlemledim:

Çizgi kahramanlarındaki birlik ve beraberlikten doğan güç ile işlerini daha kolay ve çabuk hallettiklerini,kötülük düşünen,kötülüklerle bir şeyler kazanmaya çalışan "GARGAMEL`IN" iyiliksever şirinlere karşı hep yenik düştüğü dolaylı olarak anlatılmaktadır.Sevgi ve dayanışmanın birlikte olduğu zamanlarda hep kazandıkları, eğer içlerinden bir tanesinin veya birkaç tanesinin bu dayanışmanın oldukları zaman baslarından geçen olumsuzluklar anlatılmaktadır.Her şeye rağmen hata da yapmış olsalar affedici olmaları.Tekrar aynı sevgi ve saygıyı
göstererek çocukları bu şekilde güdelemektedirler.

Bu tarz olaylar çizgi kahramanları arasında yaşatılıp gerçek hayatta çocukların uygulamaları için bir araç görevi görmektedir.Olumsuz şeylerden olumlu bir şeyler aramaya çalışan bu kahramanlar çocuklara doğrudan olmasa da dolaylı olarak POZITIFLIK TRANSFER ETMEYE ÇALİSMAKTADİRLAR.

Ayşe Doğan



ŞiRiNLER

Günümüzde çocuk programlarını hazırlarken çocukların gelişimini ve psikolojisini olumsuz yönde etkileyecek programlar hazırlamamalıyız. Çocuklarımıza faydası olacak programlar hazırlanmalıdır. Çocuklara bazı toplumsal erdemleri vermeli, onları eğitmeliyiz.

Şirinler güzel bir çocuk programı, Çünkü baktığımızda insanlar için gerekli olan, toplumun oluşmasında temel olan beraberlik anlatılmakta. Hepsi dayanışma içinde yaşamakta, birbirlerinin iyi gününde de kötü gününde de hep birlikteler.Diğer yandan her karakter var. Bilgini, Şirinesi, büyük baba(büyükleri), şımarığı, korkağı, unutkanı, şakacısı, çalışkanı, tembeli vs. Bence çocuğa şu mesajı veriyor: Bizim toplumlarda da her türlü insanın bulunabileceğini, hepsinin de olumlu yada olumsuz birlikte bulunması gerektiğini anlatıyor. Bilginleri olmasa onlara akıl verecek kimse olmayacak, çalışkanı olmasa çalışacak birisi olmayacak, büyük babaları olmasa onlara yol gösteren biri olmayacak vs. Ayrıca kötü kalpli olan birde Gargamel var. Gargamel onlara zarar vermeye çalışıyor. Sirinler ise Gargamele karşı birklikte hareket ediyorlar ve böylece dayanışmayı öğreniyorlar.

Diyorum çocuklar bizim geleceğimiz, onları eğitmek, yararlı bireyler haline getirmek bizim elimizde, bizler bunu başarabilirsek geleceğimizden korkmamalıyız.

Demet Barlas



Ben , televizyonda yayınlanan çocuk programından çok , bir radyo programini ele almak istiyorum.Günümüzde televizyon ve internette varolan kültürel kirlenmenin çocuk programlarında da etkisi oldukça fazladır. Çocukların zihinsel, kültürel , ahlaksal, duygusal gelisimlerine zarar veren ; eksik ve yanlışlarla dolu programlar ekranlarda bulunmaktadır.
Bu nedenle bu programları eleştirmek yerine , olumlu yönleri olan bir radyo programını değerlendirdim. Bu program TRT Radyo 1` de yayinlanan ÇOCUKLARLA BASBASA adli programdır.Bu program , benim ilköğretim yıllarıma dayanan uzun soluklu bir programdır. Program hafta içi her gün 17: 30- 18:00 arasında yayınlanmaktadır. Bu program temelde üç
kısımda düşünülebilir;

1.KISIM: 17:30` dan 17:40` a kadar olan giriş kısmı

2.KISIM:17:40`dan 17:45`e kadar olan HAFTANIN ÇOCUK SARKISI kısmı

3.KISIM:17:45`den 18:00`a kadar olan ÇOCUK BAHÇESI kısmı

Giris bölümünde , güncel olaylar, kültür, sanat,bilim haberleri, alanında uzman ve ünlü kişilerle çeşitli söyleşilere yer verilmektedir. Program çocuklar tarafından sunulmaktadır.
Haftanın çocuk şarkisi bölümünde , bir çocuk şarkisinin söz yazarı, bestecisi ve hangi koro tarafından söyleneceği belirterek yayınlanmaktadır.
Çocuk bahçesi bölümündeyse on beş dakikalık bir radyo tiyatrosu dizi halinde verilmektedir.Bu oyunlar kurumun düzenlediği radyo oyunları yarışmalarında , uzun incelemelerin ardından oluşturulmuştur.

Program bütün bu yönleriyle hem eğlendirici hem de bilgi verici yapiya sahiptir. Günlük konuşma dilinin düzgün kullanılması yönünden de olumlu bir yapıya sahiptir

Seyran Karaca



Kanal D nin Çocuk Kulübü programının 4-5-2003 tarihli yayınını seyrettim.

Bu program çizgi film ağırlıklı olup,çizgi film aralarında program sunucusu ve ona yardımcı olan arkadaşları Çilek, Oze, Cincan çocuklara çok kısa ve özlü mesajlar vererek onları bazı konularda bilinçlendirme yapıyorlar. Seyrettiğim haftaki konu "Kıskançlık"üzerineydi.Çocuğun psikolojisini bilerek onların anlayacağı düzeyde bunun yanlış olduğunu çocuk değerleriyle verip nasıl davranılacağını çocuğa gösteriyorlar. Bu programı seyredenlerden mektup göndermeleri koşuluyla kulüplerine üye yaparak çocuğu farklı ortamlara tabi ederek çocuğun bireyselliğini ön plana çıkarıp çocuğun kendisine olan güvenini pekiştirmesini sağlamaktadırlar.

Erdoğan Buğa



Bir Çocuk Programının Çocuk Gelişimi, Psikolojisi,Toplumsal Deger ve Erdemler Yönünden İncelenmesi

Programın Adi: KURABIYE

Bu programda , çocuklardan oluşan iki tane grup var.Bu gruplar birbirleriyle yarıştırılıyor.Öncelikle gruplardan bir tanesi yarıştırılıyor.Bu grubun elemanları birer birer yarıştırılıyor.Birinci kişi geliyor.Bunların önünde çeşitli engeller oluyor.Çocuk önündeki engeli kaldırıyor.Engeli geçtikten sonra karışık şekilde verilmiş harfler bulunuyor. Çocuk bu harflerden anlamlı bir kelime oluşturmak zorundadır. Kelimeyi oluşturduktan sonra, çocuğun önünde yine bir engel oluyor. Bu engeli de geçtikten sonra bu grup hangi renkte ise , grubun rengine ait balonlar bulunuyor. Çocuk bu balonları da patlatmak zorundadır.Tabi ki bu işlemlerin hepsi için çocuğa belli bir süre verilmektedir.Eğer çocuk bu işlemleri verilen süre içerisinde yaparsa grubuna puan
kazandırır.Her iki grupta böyle yarıştıktan sonra, birinci gruba ve ikinci olan gruba çeşitli hediyeler verilir.Ayni zamanda çocuklara diş fırçalama, temizlik gibi konularda da bilgiler verilir.
Bu programın amacı; çocukları yarıştırarak onları hem oyun açısından geliştirmek , hem de onlara kaybetmek ve kazanmanın psikolojisini kazandırmaktır.Oyunlar çocuk yaşamının bir parçasıdır.Oyunlar, çocukları eğlendirirken , bir yandan da onların zihinsel ve bedensel gelişimini sağlamaktadır. Bu çocuk programının amacı da; onları bir yandan eğlendirmek, bir yandan da zihinsel ve bedensel gelişimini sağlamaktır. Her oyunun sonunda çocuklara çeşitli hediyeler vermek,onların basarisini güdülediği gibi, onları oyun oynamaya da sevk etmektedir.Bu
program ayni zamanda toplumsal erdem ve değerlere de ters düşmemektedir.Program her çocuğun izleyebileceği bir şekilde hazırlanmıştır. Çocuk gelişimine, çocuk psikolojisine katkıda bulunacak bir programdır. Çocuklara yarışabilmeyi, yarışırken kazanmayı ve kaybetmeyi, yarışmayı birincilikle bitirebilme azmini ve heyecanını kazandırmaktadır.

Feride Ayaz


 


Sizden Gelenler
Yayınlanması için gönderdiğiniz yazılar [Yazar]